ÖZ
Amaç
Gestasyonel diabetes mellitus (GDM) ve preeklampsi gebeliğin en sık medikal komplikasyonlarındandır. Gestasyonel diabet ve preeklampsi hem kardiyovasküler hastalıklar (KVH) hem de ateroskleroz için risk faktörüdür. Akım aracılı dilatasyon (FMD), endotel fonksiyonunu ölçmek için kullanılan, erken aterosklerotik değişikliklerin iyi bir ultrasonografik belirtecidir. Bu çalışmada; endotel fonksiyonlarının bir göstergesi olan FMD değerlendirilerek preeklampsi veya GDM öyküsü olan hastalarda artmış bir KVH riskinin olup olmadığını araştırdık.
Yöntemler
Çalışmamız Ocak 2016 ile Ocak 2017 tarihleri arasında Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nde doğum yapmış olan 104 hasta ile gerçekleştirildi. Preeklampsi öyküsü olan 34 hasta, GDM öyküsü olan 37 hasta ve komplikasyonsuz doğum yapmış 33 hasta çalışmaya dahil edildi. Olgu kontrol çalışması olarak dizayn edildi. Çalışmadaki tüm hastalar sadece 1 canlı doğum yapmış, yaş aralıkları 20 ile 30 arasında olacak şekilde belirlendi. Tüm hastaların demografik verileri, kardiovasküler risk belirteçleri, obstetrik verileri, laboratuvar tetkikleri ve FMD değişim (%) ölçümleri karşılaştırıldı.
Bulgular
Her üç grup FMD değişim (%) açısından karşılaştırıldığında preeklampsi öyküsü olan hasta grubu ortalaması 9,8±3,1, GDM öyküsü olan hasta grubu ortalaması 10,32±2,50, kontrol grubu hasta ortalaması 13,19±3,03 saptandı. Kontrol grubu ile GDM ve preeklampsi grupları arasında FMD değişimi (%) açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (p<0,001). FMD değişim (%) değerleri ile sistolik tansiyon, diastolik tansiyon, glukoz, düşük dansiteli lipoprotein ve total kolesterol düzeyleri ve proteinüri miktarı ile anlamlı negatif korelasyon mevcuttu.
Sonuç
Gestasyonel diabetes mellitus öyküsü ve preeklampsi öyküsü olan hasta grubunda FMD değişiminin (%) ölçümü KVH açısından prediktif bir markır olarak kullanılabilir ve erken yaşta risk tespiti yapılabilmesi önlem alma açısından zaman kazandırıcı olabilir. GDM ve preeklampsinin kadınların yaşamlarında ilerleyen dönemde artmış kardiyovasküler riske neden olduğunun gösterilmesi, bu grup hastalarda riski azaltma yönünde önlemlerin alınması konusunda farkındalık oluşturacaktır.