ÖZET
Sonuç:
Artroskopik supraspinatus ve supskapularis tamiri ile birlikte biseps tenodezi veya tenotomisi, RIL’nin tedavisinde etkili bir yöntemdir. Manyetik rezonans ile yeniden yırtık saptanmamıştır. Klinik sonuçlar diğer RM patolojileri ile benzerlik göstermektedir.
Bulgular:
Hastaların ortalama yaşı 60,6 (47-74) yıl, ortalama takip süresi 3,2±1,9 yıldır. Ameliyat öncesi ortalama Constant, DASH ve ASES skorları sırasıyla 44,43±15,4, 22,11±17,21 ve 51,37±27,6 olarak ölçüldü. Bu skorların ameliyat sonrasında sırasıyla 90,45±6,44, 6±13,68 ve 95,82±7,82 düzeyine geldiği ve değişimin istatistiksel olarak anlamlı olduğu gözlendi (p<0,05). MRI ortalama subskapularis kalınlığı 3,85±0,87 mm, supraspinatus kalınlığı 4,60±0,65 mm olarak ölçüldü. Bir hastada tendinit saptandı. Hiçbir hastada tekrar yırtık gözlenmedi.
Yöntemler:
Yedi yıllık bir periyod içerisinde tek merkezde yapılan rotator manşet tamiri ameliyatları retrospektif olarak taranarak biseps tenodezi veya tenotomisinin yapıldığı, supraspinatus ve subskapularis yırtığı için artroskopik tamir yapılan 16 hasta güncel değerlendirme için çağrılmıştır. On üç hastanın (3 kadın, 10 erkek) 14 omuz eklemi çalışmaya dahil edilmiştir. Klinik değerlendirme sabit, kol, omuz ve el yetersizliği (DASH) ve standart omuz değerlendirme formu (ASES) skorları ile, radyolojik değerlendirme manyetik rezonans inceleme (MRI) ile yapılmıştır. Ameliyat öncesi ve sonrası skorlar karşılaştırılmıştır.
Amaç:
Rotator interval lezyonları (RIL), subskapularis ve supraspinatus yırtığının biseps tendon patolojisi ile birlikte olduğu özel bir rotator manşet yırtığı alt tipini ifade etmektedir. Bu patoloji az sayıda tanı almaktadır ve diğer rotator manşet (RM) lezyonlarından daha az incelenmiştir. Bu çalışmanın amacı, RIL olarak tanı alan hastalardaki artroskopik tedavi sonuçlarının klinik ve radyolojik olarak bildirilmesidir.
Giriş
Rotator interval lezyonları (RIL) (anterior-superior yırtıklar), tüm rotator manşet (RM) yırtıkları arasında özel bir alt grubu ifade etmektedir. Bu lezyonlarda, patoloji anterior yapılara lokalizedir ve her zaman supraspinatus yırtığı, biseps tendon patolojisi ve subskapularis yırtığı ile karşımıza çıkmaktadırlar (1). Collin ve ark. (2) tarafından Tip A yırtıklar olarak sınıflandırılmışlardır. RIL’nin, tüm RM yırtıklarının %4’ünü oluşturduğu düşünülmektedir.
Posterior-superior yırtıklara kıyasla daha nadir görülmeleri nedeniyle literatürde az sayıda makale yayınlanmıştır. Doğal seyrinin ve prognozunun klasik supraspinatus ve infraspinatus yırtıklarından veya izole subskapularis yırtıklarından daha kötü olduğu öne sürülmektedir (1). Subskapularis yırtıklarının artroskopik tedavisinde iyi sonuçlar bildirilmekte (3), bu nedenle patoanatomisi benzer olan RIL’ninde artroskopik tedavisinin iyi sonuçları olacağı düşünülmektedir (3,4). Ancak, konu üzerine az sayıda çalışma olması nedeniyle sonuçları halen belirsiz kabul edilmektedir.
Bu çalışmanın hipotezi, RIL’nin artroskopik tedavisinin, literatürde bildirilen diğer RM lezyonları ile karşılaştırılabilir düzeyde olduğu ve başarılı kabul edilebileceğidir. Bu amaçla, RIL olarak tanısı ile artroskopik tamir yapılan hastalarımızın fonksiyonel klinik ve manyetik rezonans inceleme (MRI) sonuçları bildirilmektedir.
Bulgular
Çalışmaya dahil edilen 13 hastanın (10 erkek, 3 kadın) ameliyat sırasındaki ortalama yaşı 60,6 (47-74) yıl, ortalama takip süresi 3,2±1,9 yıldı. Biseps tendon patolojisi için 9 omuzda tenodez, 5 omuzda tenotomi yapıldığı görüldü.
Ameliyat öncesi Constant, DASH ve ASES skorları sırasıyla 44,43±15,4, 22,11±17,21 ve 51,37±27,6, olarak bulundu. Bu değerler ameliyat sonrası son kontrollerde sırasıyla 90,45±6,44, 6±13,68 ve 95,82±7,82 olarak ölçüldü. Tüm skorlardaki artışın istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü (p<0,05). Yalnızca bir omuzda, son kontrol sırasında subskapularis testleri (lift-off, belly-press ve bear-hug) pozitif olarak not edildi, diğer omuzlarda normal bulundu (n=1/14).
Hastaların patolojik omuzlarına ait Constant, DASH ve ASES skorları Tablo 1’de özetlenmiştir.
Son kontrol sırasında yapılan MRI’da ölçülen tendon kalınlıkları Tablo 2’de özetlenmiştir. Hiçbir hastada tekrar yırtık saptanmamıştır. Bir hastada supraspinatus ve subskapularis tendonlarında tendinit gözlenmiştir.
Tartışma
Rotator interval (RI), subskapularis ve supraspinatus arasında kalan bölgeyi ifade etmektedir ve biseps tendonunu, korakohumeral ligamenti ve superior glenohumeral ligamenti içermektedir. Bu bölge aynı zamanda biseps tendonunun glenohumeral eklemi terk ettiği askı sistemini de içermektedir (11). Birçok özellikli yapıyı barındırması, ortaya çıkan patolojilerin hem subskapularis, hem supraspinastus tendonlarını etkilemesine, biseps tendon patolojisi ile birlikte olmasına ve glenohumeral eklemin superior-inferior yöndeki stabilitesini etkilemesine yol açmaktadır. Bu nedenle ayrı bir antite olarak ele alınmaktadır ve klinik yönden özellik arz etmektedir.
Subskapularis yırtıkları daha önce Lafosse ve ark. (12,13) tarafından yırtık genişliğine göre sınıflandırılmıştır ve pratikte sıklıkla kullanılmaktadır. Parsiyel superior 1/3 yırtıklarından (Lafosse I), başın santralizasyonun bozulduğu tam kat yırtıklara (Lafosse V) kadar geniş bir spektrum olan subskapularis lezyonlarının klinik sonuçları da yırtık tipine göre değişkenlik göstermektedir. Halen “rotator interal yırtıkları” tanımın subskapularisin ne kadarını kapsadığı ile ilgili bir konsensüs bulunmamaktadır. Bu çalışmaya, homojen bir grup elde edilmesi amacıyla sadece Lafosse tip II (superior 1/3 tam kat) yırtıklar dahil edilmiştir. RI içerisindeki yapıların patolojisini sınıflayan diğer bir yayın Bennett’e aittir (14). Bu sınıflama, subskapularis yırtığının intraartiküler veya tam kat olması, korakohumeral ve glenohumeral ligamentler ile ilişkisi ve biseps makarasının yer değiştirmesine (pulley) göre yapılmaktadır. Bu çalışmada, hastaların ameliyatlarının çalışmanın öncesinde gerçekleştirilmiş olması, korakohumeral ve glenohumeral ligamentler ile ilgili yeterli güvenilir kayıt olmaması nedeniyle bu veriler kullanılmamıştır.
Bu çalışmada, klinik değerlendirme yöntemi olarak Türkçe güvenilirlik ve geçerliliği yayınlanmış olan Constant-Murley, DASH ve ASES skorları kullanılmıştır (8-10, 15-19). Skorların tamamında anlamlı düzeyde düzelme gözlenmiştir. Kim ve ark.’nın (20) RIL’nin sonuçlarını yayınladığı çalışmasında, ameliyat sonrası 2. yıldaki ASES skoru 90,8±6,5 olarak, Lanz ve ark. (21) ise anterior superior yırtıklarının tamir edildiği hasta grubundaki ameliyat sonrası Constant skorunu 81,2±14,6 olarak bildirmiştir. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar ile (ASES: 95,82±7,82, Constant: 90,45±6,44) benzerlik göstermektedir. Çalışmamızda DASH skorunun da 5,99±13,68 puan ile klinik olarak benzer düzeyde olduğu gözlenmiştir.
Bu çalışmada radyolojik değerlendirme yöntemi olarak MRI tercih edilmiştir. MRI, ultrasona kıyasla daha yüksek bir hassasiyet sağlamanın yanında, kişiye bağımlı olmaması ve yırtığın ötesinde tendon kalitesi ile ilgili bilgi verebilmesi itibariyle avantajları kabul edilen bir yöntemdir. Subskapularis yırtıklarında MRI güvenilir bir tanısal inceleme olarak kabul edilmektedir (22). Çalışmamızda son kontrol sırasında çekilen MRI ile, supraspinatus, infraspinatus ve subskapularis tendonlarının intakt olup olmadıkları, radyolojik tendinopati bulguları ve tendon kalınlıkları kaydedilmiştir. Hiçbir hastada supraspinatus veya subskapularis tendonlarında yeniden rüptür saptanmamış olması uygulanan cerrahi tekniğin etkin olduğunu göstermektedir. Sadece bir hastada radyolojik tendinit bulgularına rastlanılmıştır.
RIL’nin klinik ve radyolojik sonuçlarının bildirildiği bu çalışmanın zayıf yönleri, az sayıda hastanın bildirilmesi ve diğer RM patolojileri ile karşılaştırılmamasıdır. Tüm RM yırtıklarının az bir kısmını oluşturması, büyük olgu serilerinin bildirilmesini güçleştirmektedir. Birden fazla klinik skorun dahil edilmesi ve radyolojik sonuçların bildirilmiş olması çalışmamızın güçlü yönlerini oluşturmaktadır.
Sonuç
RIL, tüm RM yırtıkları içinde en az bilinen grubu oluşturmaktadır. Artroskopik tamir sonuçları, diğer bildirilen rotator RM ile benzer özellikler göstermektedir. Radyolojik olarak yeniden yırtık saptanmamış olması da klinik sonuçlar ile paralellik göstermektedir. Karşılaştırmalı çalışmalar ve konservatif takip edilen RIL’nin doğal seyri üzerine yapılacak olan çalışmalar bu özel antitenin daha iyi anlaşılmasına olanak sağlayacaktır.


